Popüler Yayınlar

13 Eylül 2011 Salı

TARİHTEN DERS ÇIKARABİLİYOR MUYUZ?

   Tarihten ders çıkarmalıyız, tarihimizi iyi öğrenip geçmişte yapılan hataları tekrar etmemeliyiz şeklindeki cümleleri ben duymadım diyen insan yoktur diye düşünüyorum.Gerçekten bu cümlelerle anlatılmak istenilen manaları acaba kaçımız anlıyor kaçımız gereğini yapıyoruz.
   Anlamadığımız ve gereğini yeterince yapmadığımız anlaşılıyor yaşadıklarımızdan.Neden diye sorduğunuzu duyar gibiyim.Neden mi? Geçmişimizde o kadar çok olay var ki ülke insanlarını birbirine bağlayabilecek. Hangi olaylar mı? Çok geriye gitmeyelim: Bir Çanakkale ve bir milli mücadele...Evet bu ülke insanlarının ortak amaç için ortak hareket ettikleri sadece bir kaç olay.Bu olaylardaki ruhu gören anlayan insanların bugün ülkemizde yaşanan kürt sorununda yanlış tarafta yer alması mümkün mü?Bence hayır.Elbette sorunların olduğunu düşünen insan legal platformda bunun için çalışabilmeli.Bu bambaşka bir konu.
   Hep farklılıklara dikkat çekmek yerine ortak yönlere bakmak da bu sorunların  çözümünde önemli bir noktadır.Bu ülkede yaşayan Kürt ve Türk halkın o kadar çok benzer yanları var ki...
  Bütün bunların yanında bu benzerliklerin yani ortak kültürün öğretilmesinde, olaylara karşı oluşturulan ortak tepkinin bu ülke insanına öğretilmesinde tarih eğitiminin rolü çok büyüktür.

7 Eylül 2011 Çarşamba

OSMANLI DEVLETİNDE EĞİTİM KURUMLARI


Klasik Dönemde Osmanlı Eğitim ile

 Uyumlu
-   Hoşgörülü
-Dürüst ve çalışkan
-Kendi dini esaslarını uygulayan
İnsan tipi yetiştirmeyi amaçlamıştır.

                   OSMANLI’DA  EĞİTİM ÖĞRETİM KURUMLARI


1)SARAY EĞİTİMİ

a)Enderun                     b)    Harem

2) Mesleki Eğitim

                3) Sivil (medrese ) Eğitimi

4) Askeri Eğitim
 
a) Enderun
  •   İlk olarak II Murat zamanında Edirne’de kurulmuştur
  • Fatih döneminde de sadece devşirmelere eğitim veren kurum kimliğinden çıkarılmış, mülki ve idari kadrolar yetiştiren kurum haline getirilmiştir
  • Enderun’a sanat eğitimini yerleştiren de yine fatih olmuştur. Burada devşirmelerin eğitimi koğuş da denilen ‘’oda’’larda gerçekleştirilirdi . Bu odalar :
  • 1) Büyük Oda  2) Küçük Oda   3) Doğancılar Odası 4) Seferli  Odası 5) Kiler Odası  6) Hazine Odası  7) Has Oda
  • Enderun’dan önce İç Oğlanları Galata Sarayı, Edirne kapı ve İbrahim Paşa Sarayı gibi saraylarda ön eğitimden geçerlerdi


  • Alt odalarda eğitime başlayan iç oğlanlar başarılı oldukça  üst odalara doğru yükselirlerdi
  • Burada yetişenler ÇIKMA usulüne göre Birun yada Taşrada yönetici olarak görev alırlardı
  • 1 Temmuz 1908 de kaldırılmıştır
                                                  b) Harem
    • Padişahın özel hayatının devam ettiği ve saray kadınlarının yaşadığı yerdi
    • Padişah Hünkar Dairesi’nde yaşardı
    • Burada cariyeler islam eğitiminin yanı sıra yeteneklerine göre resim, müzik.edebiyat, örgü vb konularda eğitim alırlardı
    • Saray kadınları acemi,cariye, şakirt,usta ve gedikli gibi unvanlar alırdı.En yüksek derece Hasekiliktir
    • Padişahın eşleri hanımefendi annesine de Valide Sultan denirdi
    • Padişaha eş olmayan cariyeler taşrada görevlendirilen devşirme memur ve yöneticilerle evlendirilirlerdi
                                                    2 ) Mesleki Eğitim
    •  Osmanlı’da meslekî  eğitimin, en önemli kurumu : Lonca Teşkilatıdır
    • ülkede meslekî yönden bir karışıklık olmasını önlemek için, 1727’den itibaren
    • "Gedik” usulü uygulanmaya başlanmıştır. Buna göre bir kişi çıraklık- kalfalık kademelerini geçip usta olmadıkça dükkan açamazdı
                                               3) Sivil Öğretim
               Sıbyan Mektepleri:
    • 5-10 yaşlarındaki çocuklara okuma-yazma, bazı dinî bilgiler ve basit hesap işlemlerinin verildiği ilkokullardır. Hemen her mahallede bulunduğu içinMahalle Mektepleriveya taş bina olarak inşa edildiği içinTaşmektep” de denilen bu okullar örgün eğitimin ilk basamağını oluştururlardı. Okula başlama törenle yapılırdı. Öğretim hatim indirmekle tamamlanırdı
    • Medreseler seviye itibari ile bugünün orta ve yüksek okullarına denk gelir
    •  Vakıf olduğu için öğrencilerin barınmasının yanında diğer ihtiyaçları da medreseden   sağlanıyordu.
    • Medreseler külliyenin bir parçasını teşkil ettiğinden öğrenciler hamamda   temizleniyorlar,imaret (aşevi) den yemek yiyorlar, câmii de ibadet ediyorlar ve medresede öğrenim faaliyetlerine devam ediyorlardı
    •  Osmanlı medreseleri zamanla hiyerarşik bir düzenlemeye tabi tutulmuş, hocalarına verilen maaşlara ve ihtisas alanlarına göre derecelendirilmiştir.

    Medreseler

    • müezzin,
    • imam-hatip ve vaiz gibi camii görevlilerini
    • mahalle mekteplerinin hocalarını,
    • medresenin kendi kadrosunu,
    • yargı kadrosunu
    yetiştirdiği gibi DivânHümayundaki Kazaskerler  ve  Şeyhülislâm gibi temsilcileri de hazırlıyorlardı
    Medrese programı
    1.Din ve Hukuk (Kur’an, tefsir, hadis, fıkıh, kelam…)
    2. Dil ve Edebiyat (Arap, Fars dilleri, hitabet, şiir, gramer
    …)
    3.
    Felsefe (Felsefe ve mantık
    )
    4. Temel Bilimler (Tıp, Matematik, Geometri, Astronomi, Coğrafya) idi.
    şeklinde idi

        Okutulan Dersler
    • Medrese, nakli ve akli bilimlerin öğretildiği eğitim kurumudur.
    • İslam dinine ilişkin bilimler Nakli bilimleri oluşturur. Tefsir (Kur’an-ı Kerimin açıklaması), Fıkıh (İslam hukuku), Kelam (İslam felsefesi) nakli bilimlerdendir.
    Akli bilimler ise, bir yönüyle Allah’ın varlığını ve yüceliğini kanıtlayan, diğer yönüyle dünyanın düzenini ve özünü akıl yoluyla açıklayan bilim dallarıdır. Matematik, Cebir, Tarih, Fizik, astronomi akli bilimlerdendir
                                               4 Askeri Eğitim
      Kılıçhane : Kılıç ve kesici silahların yapım işleriyle ilgili teknik okul
    Humbarahane : El bombası ve havan topları imalatı ile ilgili askeri teknik okul
    Tophane : Top döküm ve yapım ile ilgili askeri teknik okul
         vs

     

    OSMANLI DEVLETİNDE EĞİTİM

       Osmanlı devletinin amaçlamış olduğu insan tipi uyumlu, dininin esaslarını bilen ve uygulayan,çalışkan, dürüst ve hoşgörülü insan tipidir.Tanzimat Dönemine kadar bu insan tipini yetiştirmek devletin genel eğitim anlayışını oluşturmuştur.Osmanlı'nın bu ideal insan tipini yetiştirmeyi başardığını söylersek yanılmış olmayız.Bütün ülkede uygulanacak olan eğitimin merkezine hoşgörünün alındığını ve bu sayede farklı özelliklerdeki unsurların bir arada yaşamasının sağlandığını görüyoruz.
       Tanzimat ile birliktegruplar arasındaki iletişim artmış,yönetimdeki anlayış değişmiş, teknolojik gelişmeler olmuştur.Bütün bu gelişmeler farklı insan tiplerinin deoluşmsına neden olmuştur.Yine bu gelişmelerle birlikte okur-yazarlık ulema sınıfının tekelinden çıkmış batı tarzı eğitim alanlar artık yönetimde daha etkili olmaya başlamışlardır.

    5 Eylül 2011 Pazartesi

    SÜNİSİLİK TARİKATI

        Sidi Muhammet ibn Ali es-Sünüsi tarafından kurulmuş bir tarafından kurulmuş bir tarikattır.Peki nedir ortaya çıkış sebebi? Avrupa, gözünü Osmanlı topraklarına dikmiş ve bu toprakları paylaşma yarışma girmiştir. Fransa, Kuzey Afrikayı ele geçirme gayretindedir.İşte böyle bir dönemde islam dünyasını toparlamak için, 1787 de Cezayir'de doğmuş olan bu şahıs-es-Sünisi-  Trablusgarp'ta (Libya'da ) ilk tekkeyi açtı.
       Rufailik ve Kadirilik tarikatlarının esaslarının birleştirilmesiyle meydana gelmiştir.Kısa sürede Afrika ve Afrika'nın içlerine doğru yayılarak yüzbinlerce zencinin islamı kabul etmesine sebep olmuş bir tarikattır.Hatta bu tarikat Malezya'ya kadar yayılmıştır.Tarikat, Avrupa'ya ekonomik yönden bağımlılığı ortadan kaldırmak için mensuplarını bulundukları yerlerde ticari, sınai ve zirai yönlerden de örgütlemeye çalışmıştır.Tarikat mensuplarının, 1911 senesinde yaşanmış olan Osmanlı devleti ve İtalya arasındaki Trablusgarp Savaşı sırasında Türk subaylarının yanında kahramanca savaştıklarını belirtmek hatıralarına saygının gereğidir.

    OSMANLI'NIN SON ZAMANLARINDA MISIR

         Mısır'ın batı ile fikri bakımdan ilk ilişkileri Napolyon'un Mısır'ı 1798'de işgal etmesiyle başlar.Napolyon, fransız İhtilali ile ortaya çıkan fikirleri Mısır'da yaymaya çalışmıştır.Peki, neyi amaçlamıştır bu faaliyetiyle Napolyon ?Sorumuzun cevabı çok açık .Fransız İhtilali deyince aklımıza ilk gelen nedir? Milliyetçilik değil mi? İşte Napolyon'un amacı milliyetçiliği kullanarak Mısır'ı Osmanlı'dan koparacaktı.
       Fransızlar Mısır'ı işgal ettikten sonra Kahire'ye bir baskı makinesi getirerek burada bir matbaa kurmuşlardır ki bu matbaa Mısır aydın tabakasının ortaya çıkmasında önemli rol oynayacaktır.Mısır'ın Avrupa ile ilmi münasebetlerin başlangıcında Napolyon'un beraberinde getirdiği ilmi heyetin rolu de çok büyüktür.Bahsettiğimiz bu etkenler Mısır'ın beyni sayılan Ezher'i de etkileyecektir.
       Mısır'da modern eğitim Mehmet Ali Paşa döneminde başlar ki bu yönetici 40 yaşından sonra okuma yazma öğrenmiştir.Dirayetli ve parlak bir zekaya sahip olan Mehmet Ali Paşa, Mısır'ı kısa sürede kalkındırmayı başarmış  ve bunu yaparken de geleneksel kurumlara dokunmamıştır.
        Milliyetçiliğin Mısır'a glmesinde Tahtavi'nin de çok önemli rolü olmuştur.Tahtavi ,eski Mısır medeniyeti ile gurur duyan biridir.
         1881'de Mısır'ın İngilizler tarafından işgal edilmesi Araplar arasında milliyetçilik duygusunun ortaya çıkmasında ve kuvvetlenmesinde etkili olmuştur.

    24 Ağustos 2011 Çarşamba

    GÜL YAPRAĞINDA ŞEBNEM

      Bir şebnem olmak gül yaprağında...Güenşle birlikte kaybolacağını bilmenin hüznüyle güle ccan katan bir su olabilemenin verdiği mutluluğu beraber yaşamak...
       İnsan yeryüzünün en şerefli yaratılmışı yada yeryüzündeki en aşağı yaratılmış.Yine kendisine verilen akılla bu bulunabileceği konumlara dair seçim yapabilen canlı insan İsterse hayatını şerefli bir şekilde yaşayıp yani güle can suyu katan bir şebnem olup yarara dayalı bir ömür sirmek de insanın kendi elinde bir hiç gibi yaşayıp yani gülün yaprağında güneşle birlikte yok olup gitmek de insanın kendi elinde.






    22 Ağustos 2011 Pazartesi

    İSLAM ÖNCESİ TÜRK DEVLET TEŞKİLATI

      Türkler'in tarih byunca kurmuş oldukları devletleri mutlak monarşi dediğimiz tek kişinin hakimiyetine dayanan bir yönetim biçimiyle yönettiklerini görüyoruz.Ama bu monarşilerin yanında da hemen hemen her dönemde de meclisin varlığını görmek mümkündür.Bu meclislerin islam öncesinde Kurultay, Keneş ve Toy gibi ismler aldığını görüyoruz,Bu meclislerde ülkenin sorunları görüşülür, ordu ile ilgili durumlar değerlendirilir denetim raporları görüşülür, hayvan sayım sonuçları değerlendilirdi.Bu meclislerde son sözü söyleyen hükümdardı.Fakat bzı zamanlarda Kurultay'ın hükümdarı dahi değiştirebilidiğini görmek mümkün.Bu meclislerin varlığı mutlak monarşi olan bu yönetim şekillerine yine de demokratik bir hava katmaktadır diyebiliriz.Her ne kadar bu meclisler danışma meclisi de olsa.
      Kağan her nekadar ülkenin tek yetkili yöneticisi gibi görünse de onun yetkilerini sınırlandıran önemli bir unsur vardır: Töre.Nedir töre?Önceki yaşantıların ürnleri,kurltay kararları,kağanın töreye aykırı olmamak koşuluyla verdiği hükümlerdir töre.
     Yönetimde Hatun ya da Katun dediğimiz Kağan eşlerinin de etkili olduğunu görüyoruz.Türkler'in hayatında kadının yerini göstermek adına en güzel örnek diyebiliriz
      Ülke genelde Doğu-Batı veya Sağ-Sol olarak ikiye ayrılıp yönetilmiştir.Bu durumun sebeplerini de şöyle açıklayabiliriz; öncelikle ülke hanedan üyelerinin ortak malıdır anlayışına bağlı olarak ülke yönetimine hanedanın her üyesi katılmaya çalışılmıştır.Bunun yanı sıra ileride devleti yönetme sırası kendisine gelebilecek kişiler bu uygulamayla tecrübe kazanacaktı.

    21 Ağustos 2011 Pazar

    Bunları Biliyormuyuz?

    XI yüzyılda yaşamış olan Beyruni, Galilei'den 600 yıl önce dünyanın döndüğünü ispatlamıştır.

    20 Ağustos 2011 Cumartesi

    SOMALİ VE İNSANLIK

    Yıllardır sömürüye maruz kalmış bir coğrafyanın çocukları Afrika'nın insanı.Dünyanın bir çok yerindeki insanlar yıllarca semirdiklerini sindirmeye çalışrken açlığın pençesinde boğuşan insan Afrika insanı.Elbette vicdanı olan, kalbi nasırlaşmamış her insanın duyarlı olduğu bir konu aynı zamanda Afrika insanı.
    Her canlı ölümü mutlaka tadacaktır ama bu şekildeki ölüme hangi insan olanın kalbi dayanır ki...
    Yapılan yardımları takdirle izleyip katılım sağlamakla beraber bazı ifadeler de içimizi acıtmıyor değil. Yurdumuzda aç varken orada ne işiniz var, ülkemizde ölümler olurken oraya gitmenin zamanı mı gibi cümleler gerçekten düşündürücü.İçimizi parçalıyor tabiki şehitlerimizin olması,ülkemizde yoksulluğun bulunmasıama bizler cephede düşman askerine yeri geldiğinde ekmeğini suyunu veren nerde olursa olsun hayata ,cana önem veren insanların torunları değilmiyiz?

    30 Temmuz 2011 Cumartesi

    BERABERCE YAŞAYABİLMEK

    Beraberce yaşayabilmenin mümkün olduğunu tüm dünyaya gösteren insanların torunları olarak bunun bugün de olabileceğini kanıtladığımızı düşünüyorum.Tüm oyunların Anadolu insanı üzerine oynanmasına rağmen .Hep ayrıştırılmak istenmemize rağmen inadına birlikte yaşamaktan vazgeçmedik ve vazgeçmeyecegiğiz.
    Tarih bilgisinin  öneminin  ortaya çıktığı noktalardan birisi de burasıdır.Bir Çanakkale ruhunu anlayabilen insanı siz ayrıştıramazsınız.Tarih bilinci ile milli birliği anlayan insanları siz birbirnden koparamazsınız.İşte tarhi bilmenin faydalarından birkaçı ve en önemlilerinden biri : beraberce yaşamayı öğretmesi.

    27 Haziran 2011 Pazartesi

    OSMANLI'DA HAREM

      Kelime anlamı olarak '' herkesin girmesine müsaade edilmeyen, saygıdeğer ve kutsal yer '' anlamına gelen bu mekan saklılığı nedeniyle  de  belki insanların dikkatlerini çekmiştir.Dün ve bugün.
     Bu kurumun Osmanlı sarayındaki resmi adı Dar'üssade-i Şerife ( Şerefli kutlu mutluluk evi) olmakla beraber halk arasında buraya Harem Dairesi denilirdi.
    Harem ,padişahın annesi,eşi ve çocuklarıyla yaşadığı iyi bir şekilde örgütlenmiş olan eğitim ve hizmet kurumudur.
    Harem hayatını düzenleyen Valide Sultan'dır.bununlabirlikte Hürrem Sultan, Kösem Sultan gibi isimlere bakarak devletin yönetimini haremin gerçekleştirdiği algısı da yanlış olur elbette.